Amasya’de gençlerin sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçme güvenliği üstüne, “200 bin sandık var Türkiye genelinde. Şeş parti anlaştık. Herhangi Bir sandığa birer dirilik partiler koyarsa altı gözlemci olacak orada… Tığ, onlardan şurası bekliyoruz. Tıpkı misil banko yemek yemek ve sigara sorumak için dışarıya çıkmayacaksınız. O bölüm yok. İki; hareketlilik kesildi falan, alelacele sandığın üzerine oturacaksınız, cıvıltı gelinceye büyüklüğünde. Sayım sırasında dikkat edeceksiniz; toplamalara özen edeceksiniz, rakamlara. Sonra imzalayacaksınız” dedi. Başörtülü bir gailesiz ise “Biz konuşamıyoruz, konuşmayı unuttuk. Kim konuşursa illet derun alınıyor? Bunun cevabını verebilir mi bize Sayın Cumhurbaşkanımız. Tığ, bunun cevabını istiyoruz. Illet konuşan arzu alınıyor? Herkes konuşmayı unuttu, bütün gençlerimiz derun alınır diyerek. Ne güzel geldiniz, dinledik sizi. Bu Arada konuşabiliyoruz” diye niteleyerek konuştu.
Eksiksizlik Kılıçdaroğlu, esbak Amasya’daki bir kafede gençlerle buluştu. Kılıçdaroğlu, gençlerin sorularını yanıtladı. Burada benzeri dinç, doğruluk sisteminden şikayet ederek, “Kafalarına göre gözaltına ahiz, azade terk durumları oluyor veya on paralık iş açılmama durumları oluyor. Bu savcılar, hakimler hakkından herhangi bir planınız var mı? yahut temas iş yapılacak mı” diye niteleyerek sordu. Kılıçdaroğlu, bu gence şöyle cevap verdi:
“Yasalara ki uyuyorsa başımızın üstünde yeri var. Ama tıpkısı yargıç evet birlikte müddeiumumi yasalara uymuyor üstelik bire bir merkezden aldığı talimatı hesabına getiriyorsa o, hakimlik ve müddeiumumilik yapamaz. Onun meslekten alınması geçişsiz. Zindaşti’yi azade bırakacaksın, ondan sonra arkadan tevkif kararı çıkaracaksın. Zindaşti doğrusu gitti. Adamı azade tezyit etmek üzere doğrusu o numaraları çekiyorsun. Onu fail hakime biz, ‘hakimlik yapsın’ diyecek miyiz? Denmez. Doğru bile değil. veya Sezgin Baran Korkmaz’ı serbest bırakan müddeiumumi ve müddeiumumi yardımcısı, mal varlığının üzerindeki haczi kaldıran müddeiumumi ve savcı yardımcısı, birisi Kanunuesasi Mahkemesi üyesi oldu, birisi Doğruluk Bakanı Yardımcısı oldu. Ne için? Aldığı talimatı namına getirdiği amacıyla. Deminden onlar yerlerinde kalacak mı? Onlar kalırsa adaleti o zaman yaralamış olursunuz, verdiğiniz sözü tutmamış olursunuz.”
Kılıçdaroğlu, bu söylediklerini elbette yapacaklarını soran gence şunları söyledi:
“Cümle kişi görevini kanuncu ölçüler ortamında namına getirirse hiçbir sav yok doğrusu. Onun sosyal yaşamı yahut kimliği tek muhteşem değil. Kâfi kim görevini kanuni ölçüler zarfında hesabına getirsin. Bunu yerine getirdiğinde, kişi görevini hesabına getirdiğinde, biz ona ‘devlette liyakat’ diyoruz. Bilge, kanuna bakarak değişmeyen vermez. Şaşıracaksınız ihtimal; ‘zahir tamam da kanuna bakarak değişmeyen vermez’. Dünyada hep yargıçlar, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine bakarak karar verir. Bizim Kanunuesasi’bile de öyledir. Şayet hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre değişmeyen veriyorsa o köken anlamda yargıçtır ve adaleti sağlar. Ama birileri devreye girip suçluyu bigünah gibi belirtmek, onu idare etmek, ona özel ayrıcalıklar uydurmak üzere tıpkı ortam yaratırsa türe biberli almış tamam. Nedeniyle adalet kavramı dokunaklı almış evet. Devletin temeli hak aslında. Adaleti sağladığınız anda toplumda huzuru sağlamış olursunuz. Adaleti sağlamadığınız halde dizge rahatsız peki. Tıpkı zinde, ülfet fakültesi mezunu kız sınava giriyor; Türkiye ikincisi. Aday sınavda, henüz beş zaman üstelik sürmüyor, eliyorlar. Demin olanaksız. Niye eleniyor? veya daha geçmiş öğretmenlik sınavına giriyor. Matematikte Türkiye yedincisi ve ardı sıra bakıyorsunuz, eleniyor yavuklu sınavda. Ne üzere? ya dayısı yok evet tanıdığı bulunmayan, ayrımsız şeyi yok. Torpili bulunmayan. Torpili olan birisi gelip onun önüne geçiyor, insanlar eleniyorlar. Yapacağınız husus mahsus. Yavuklu sınavı kaldırırsınız, KPSS var elhak.
“BARIŞ AKADEMİSYENLERİNİ GÖREVİNE İADE ETMEMİZ LAZIM”
Türkiye’bile hep ana kurumları kuranlar, gerçekte toplumsal demokratlar. KPSS’yi oluşturan da rahmetlik Bülent Ecevit. Tıpkı kararname ile kurdu ve nedeniyle de kamuya eleman alınırken iltimasçı olmasın, tümce bilgi ve birikimiyle girebilsin diye niteleyerek. Fakat yozlaştırdılar. Orayı, YÖK’ü düzeltmemiz geçişsiz. Hazar akademisyenleri var, onları görevlerine reddetme etmemiz geçişsiz. Zira üniversiteyi darülfünun yerine kabul edeceksek darülfünun temas tür düşüncenin özgürce tartışıldığı mekanlar kalkmak zorundadır. ‘Sen benim gibi düşüneceksin, başka cins düşünmezsin’ diye söylediğiniz vadi, darülfünun gayrimümkün daha çok. Üniversite, adı üstünde bilim yuvası. Sunu marjinal fikirlerin rahatlıkla tartışılabildiği aynı mekan tutmak zorunda. Üniversiteyi üniversite olmaktan çıkarırsanız o ülkeyi büyütemezsiniz artık. Gelişemez, bilgelik üretemezsiniz.”
Amasyalı tüvana, Kılıçdaroğlu’ndan, değim üzerine yapacaklarını açıklamasını istedi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Siyasi görüşüne bakmadan; kimliğine, hayat tarzına, inancına bakmadan, gönül kişi alanının uzmanıysa durumunda kalacaktır. Yeryüzü kalifiye kayırıcı, diyelim kim benimle bire bir dünya görüşünü paylaşmıyor amma kusursuz aynı cerrah. Ben, harcama onda operasyon olurum. Yeter kim o güç, sunma iyi bilici gönül olsun. Kamuya öge alırken ve kamuya öge yetiştirilirken katiyen bu ‘kariyer’ dediğimiz, ‘vukuf-birikimi’ dediğimiz, ‘terfi’ dediğimiz kuralların zat süresince mebzul çalışması lazım. Ego, çarkıt adisyon uzmanıyım. Üniversiteden mezun olduğumda -o zaman akademiydi- Ankara Akademi’den çıkışlı olduğumda adisyon uzmanları sınavına girdim. O ant Panel Bilgiler, Ankara Ünsiyet, İstanbul Ünsiyet; onlar çokça henüz bizden henüz bol eğitim bilimi veriyordu. Ego dahi sınavı kazanayım diyerek hep bu okulların sonuç sınıfında okutulan hep kitapları okudum. Sınava girdim amma ona rağmen ‘kazanabilir miyim’ diyerek endişem var. Girdim, sınavda üçüncü oldum. Bilahare kifayet sınavını verdim. Sonradan biz üstelik galiba ayrımsız kıdeme ulaştıktan sonraları bizi bile görevlendirdiler eleman alımında. Şöyle görevlendirdiler; ‘Gideceksiniz, Ankara Ünsiyet, Açık Oturum, İstanbul Hukuk, İstanbul İktisat, Ankara Yüksekokul ve ayrıksı okullardan son dershane öğrencilerinden arz kudretli olanlarını bulun, gelip bizim sınavlara girsinler diye niteleyerek onların ikna edin’. Tığ, giderdik hocaları bulurduk. ‘Hocam işte sunma liyakatli öğrenciler kim?’ ‘Bunlar.’ Derdik kim ‘Hesap uzmanları şöyledir, adisyon uzmanları böyledir. Şöyle yapacaksın, böyle yapacaksın. Bizim sınavlara gir’. Onlardan talepte bulunurduk. Maliye müfettişleri üstelik ‘Hesap uzmanları değil bizim sınavlara girin’ derdi. Şevket Planlama Teşkilatı; onlar bile genişlik nitelikli elamanları kendileri kabul etmek isterdi.
“NASIL ÇÖZECEĞİMİZİ BİLİYORUZ”
Bu üç çekicilik, devletin akademisi gibiydi. Bu üç kurumda yetişenlerden başbakanlar, bakanlar, umumi müdürler, müsteşarlar çıkardı. Değme görüşten insan. İlla A görüşünden değil. Kâfi ki o işi ongun bilsin, alınırdı. Şimdi bu üç kurumu dahi maalesef kapattılar. Yani cesamet yönetiminde vasatlaşma oldu. Söz Misali planlama bulunmayan. Planlaması olmayan mevki olur mu? Evde dahi planlama yaparsınız. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin planlama örgütü namevcut. Kapattılar. Buna analog sorunlar var. Amma bu sorunların tamamını zahir çözeceğimizi biliyoruz. Çözeceğiz.
“ALACAĞINIZ KARARLAR FARKLI SORUNLARA NÖBET AÇABİLİR”
İlk yapacağımız işlerden birisi, ‘hasar tespit komisyonu’ kuracağız. Şeş önder, bunun üstünde anlaştık. Hasar belirleme komisyonu şu; deminden diyelim kim siz erk oldunuz. Önünüzde dünya kadar mesail var ve bu sorunları fasletmek istiyorsunuz. Fora Etmek amacıyla kaynağa ihtiyacınız var. Bilmediğiniz mesail üstelik var. Hasar tespit komisyonu bunu saptayacak. ‘Gerçek bütçe açığımız şu büyüklüğünde, Biçim Bankası’nın durumu şöyle, rüşvet gelirlerimiz şöyle, bütçe harcamalarımız şöyle.’ Önceki benzeri bunları bilmemiz geçişsiz. Bunları körlemeden siz karar alamazsınız. yahut alacağınız değişmeyen farklı sorunlara yol açabilir.
Iktisadi Sosyal Konsey’i toplayacağız. Soylu Erki Içtimai Konsey, sanayicisinden çiftçisine, işçisine, emeklisine büyüklüğünde ayrı ayrı katmanlardan oluşan bir encümen. Bu komisyonu kuran dahi rahmetlik Ecevit’ti. Sonra bu komisyonun yasası imdi. Sonra bu yarkurul anayasal hava haline geldi ve arz sonunda bile kapatıldı. Bu komisyonu toplayacağız ve toplumun ayrı ayrı kesimlerinin sorunlarını direk onlardan dinleyeceğiz. Sorunu yaşayanı dinleyemezseniz hal üretemezsiniz. Sorunu etkili size anlatacak. Şöyle olacak; diyelim Soylu Erki Içtimai Konsey hakeza, sorunu çözecek olan bakanlar birlikte böyle, sorunu anlatacak. Buradakiler, çözecek durumda olanlar bile dinleyecekler. Bir kamer bilahare esasen ati bir araya, ‘Evet, sizin yaşadığınız sorunlarda şu kararları aldık’. Kararların yankılarına, sonuçlarına bakılacak. Bu, düzenli aralıklarla devam edecek. Vaktiyle üç ayda tıpkı toplanması zorunluydu Iktisadi Sosyal Kurul’in, tamamen kapatıldı.
Ayrımsız eksantrik atacağımız koskocaman kadem, Hat Bankası’nın bağımsızlığı. Oraya atayacağınız kişinin hem içeride hem dışarıda dünya finans çevrelerine yürek veren aynı gönül olması geçişsiz. Yani o kişiyi atadığınızda, ‘O can Dalan Bankası olayını ongun biliyor denmesi’ lazım. Böyle eşhas var. O kişilerden birisini atayacağız oraya. Şekil Bankası’nın bağımsızlığına istinkâf etmek göstereceğiz. Eşkâl Bankası, fiyat istikrarından mesul olan gelgel. Format Bankası Kanunu’nun dördüncü maddesi diyor kim ‘Minval Bankası’nın esas görevi denk istikrarını sağlamaktır’. Yani fiyat istikrarı namevcut kim. Zira Forma Bankası bağımsız değil. Hat Bankası’na o fariza kanuncu yerine verilmiş ama fiilen o görevi yapamıyor. Eşkal Bankası’na diyeceksin kim ‘Kardeşim, sen denk istikrarını sağlayacaksın, alacağın önlemleri koyacaksın, hükümetin izlediği politikaya koşut bunlar gidecek’ diye. Değer istikrarını galiba tıpkısı proses içre…
İkiz açığımız var şu anda bizim. Hem aut tecim açığı hem üstelik bütçe açığı veriyoruz. Yani topladığımız sağlık, yaptığımız harcamaları karşılamıyor. Dışarıdan ithalatımız var, ihracatımız var. Ortada pahal bire bir açık var. Nedeniyle biz, 85 milyon herif kendisine dışarıya çalışıyoruz. Bu tabloyu muhtemelen bir zaman dilimi zarfında aksine yüklemek gerekiyor. Onun ortamında içeride üretime odaklanmak gerekiyor. Amma bu dediklerim, hakeza ‘bugün düğmeye bastık, altı ay sonraları çözüldü’ değil. Gerçekçi olmamız lazım. Yer zorlanacağımız bahis, istihdam gerçekleştirmek. Çünkü bire bir fabrikanın kurulması, istihdamın yaratılması galiba az buçuk dilimini gerekseme gösteriyor.
HER MAHALLEYE KREŞ SÖZÜ
Türkiye’nin herhangi bir mahallesine kreş açacağız, torunlar kreşe gidecekler. Böylelikle eş istihdamını çokça artıracağız. Çünkü kreşlerde yüzde 99 kadınlar çalışıyor, çocuklara bakıyor. Bu, birinci girişim olacak. İkinci adım; kırsalda müteharrik kadınların içtimai asayiş primlerini oran ödeyecek. Böylelikle kırsalda çalışmalarını sağlayacağız. Gençler için dahi benzeri kuralı getiriyoruz. Üçüncüsü; nasıp bekleyen öğretmenler var. Tahminî 185 bin öğretmen açığı var, Sayıştay raporuna göre. O atamalar yapılacak. Kuralar çekilecek, atamalar yapılacak. Buna benzer gelişmemiş vadede toplumu rahatlatacak çözümlerimiz var. Ama tafsilatlı vadede henüz kalıcı önlemler almak gerekiyor.
Anne ilaç alacağımız düzlük; teknolojide Türkiye’nin bundan sonra mahsus bir noktaya gelmesi lazım. Damarı Bozuk halde vasatlaşan tıpkısı endüstri ile dünyada bayram sahibi olamazsınız. Sadece, ekleme değeri yüksek nişane üreten ülkelerin pazarı durumuna gelmiş olursunuz.”
“EGO SÖYLEDİM, YAPMADI. AMA PUTİN SÖYLEDİ, ‘EMREDERSİN’ DEDİ”
Eksantrik tıpkı gencin sığınmacıları gönderip göndermeyeceklerine ilgilendiren sorusu üstüne Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“İki yıl. Bizim görüşümüz şöyle; iki sene zarfında Suriyeli kardeşlerimizi Suriye’ye göndereceğiz. Ama elbette? Tıpkısı; önceki Suriye’nin meşru hükümeti ile bizim oturup konuşmamız lazım. Kopça büyükelçilikleri açmamız geçişsiz. Meşru hükümet ile görüşemezseniz buradan revan insanların fert ve para güvenliğini sağlayamazsınız. Bu görüşmeyi yapacağız. Ben söyledim, da birçok yıldır söylüyorum, yapmadı. Amma Putin söyledi, ’emredersin’ dedi. Şimdi, Putin’in dediği, yani bizim dediğimiz noktaya geldi. Görüşmeler başlayacak. İkincisi bu. Yetmez. Biz, Beşar Esad ile görüştük. Buradan Suriyeliler koşa koşa gidecek diye niteleyerek benzeri tabela bulunmayan. İkincisi; onların evini, yolunu, okulunu, kreşini, hastanesini yapacaksınız. Elbet, Avrupa Birliği fonları ile. Avrupa Birliği bu fonları vermeye amade amma istediği tek madde var; ‘Parayı nereye harcadığınızın hesabını bize vereceksiniz’. Yani götürüp parayı yemeyeceksiniz. Çünkü bugüne kadar Avrupa Birliği’nin verdiği fonların hesabını Türkiye vermedi. Vermediği üzere görüntü vermiyor. Tığ, o fonları alacağız. Bizim müteahhitler gidecek oraya; yolu, köprüyü, okulu, kreşi, hepsini yapacaklar. Bu yeter mi, yetmez. Üç; buradan gidenlerin can ve servet güvenliğinin sağlanması geçişsiz. Yani Suriyeliler oraya gittiği ant kendilerine hiçbir saldırının olmayacağını, fert ve mal güvenliklerinin olduklarını görecek ve kabul edecekler. Bunun güvencesini alacaksınız.
Bizim Gaziantepli gelişim insanlarının Suriye’de çokça sayıda fabrikaları vardı ve şu anda duruyor. Onlara diyeceksiniz ki ‘Gidin çalışın’. Isteklendirme vereceksiniz. Gidecekler, çalışacaklar. Türkiye’nin itibarı ve saygınlığı korunmalı. Bu çerçevede bire bir politika izlediğiniz ahit masarif. Ben bunu evvel dile getirdiğimde, evvel söyledim olmadı. Takiben Erdoğan’a ayrımsız mektup yazdım, dedim kim ‘Türkiye’da arsıulusal tıpkı Suriye konferansı topla, bunları elbette göndereceğimizi hep dünyaya anlatalım’. Bunu da yapmadı. Uluslararası Suriye konferansını tığ topladık. Amerika, Rusya, Suriye’bile karşı ortalık geldiler, konferansa katıldılar. Ego bu açıklamayı yaptıktan sonraları, Türkiye’dahi Suriye’den kaçıp gelen siyasi partilerin bazen genel başkanları, avrat kolları, sivil cemiyet örgütleri, gazeteciler var; onlarla İstanbul’bile tıpkı toplantı yaptım. ‘Siz bizi pekâlâ göndereceksiniz, tığ oraya bittabi gideceğiz, bize benzeri anlatın’ dediler. Şimdi sizin sorduğunuz kabil anlattım. Onun konusunda dediler kim ‘Siz bu koşulları sağlarsanız tığ burada kalmayız, kendi ülkemize gideriz’ diye niteleyerek. Hakeza gönderdiğiniz ant aynı; alımlı ayrımsız gönderiş yapmış oluyorsunuz. İki; Türkiye bölgede çok saygınlığı olan tıpkısı mutluluk haline geliyor. Üç; Türkiye’nin dünyadaki saygınlığı artıyor. Dört; mecmu tersine barış ortamı yaratıyorsunuz ve Türkiye konuşu buradan, Suriyeliler birlikte soylu erki buradan. Çünkü bire bir cenk namevcut. Siz gelir, döviz elde edeceksiniz buradan. Bilcümle bunların hepsi sağlanabilir.
“ESAS SEVGILI AFGANLAR”
Burada temel sav; Afganlar var. Afganlar, bin kesir kilometrelik İran toprağını aşıp Türkiye’ye geliyorlar. Bunlar sığınmacı değil, gizliden gizliye. Kaçakları, uluslararası sözleşmelere bakarak İran’a götürüp tasdik edeceksiniz. İran’dan geldiler, İran’a teyit ediyorsunuz. Sığınmacıların pozisyonu öyle değil, yani arsıulusal hukuka uyarak hep bu kararları kabul etmek zorundasınız. Ben, bunu Avrupa Birliği üyelerine üstelik anlattım. Yani büyükelçilerle yaptığımız tıpkısı toplantıda onlara birlikte söyledim. Biz, rasist değiliz, Suriyelileri zat ülkelerine göndereceğiz. Gerçekte onlarla akrabalık ilişkilerimiz de var. Hepiniz Ezo Elkızı çorbayı seviyorsunuz değil mi? Ezo Elkızı’i nereye eş verdik, Suriye’ye. Buradakilerle oradakiler akrabalar. Tıpkı tahril var amma bayramda, tatilde masraflar gelirler. Halen evlilikler var. Bu birlikteliği, akrabalık ilişkilerini bozmadan, Türkiye’yi bile bu bölgede bir anlamda bölgenin istikrarını sağlayan ateş parçası talih konumuna taşıyarak hep bu sorunları aşabiliriz. Yurttaşlık vermediğiniz ahit ne yapacak burada? Sigortalı olamayacak. (Gençlerden biri: Vatandaşlık verilenler var.) Onu izleme ediyoruz. Kaç kişiye yurttaşlık verildiğini biliyoruz. Diyeceksiniz, ‘Nereden takip ediyorsunuz?’. Vatandaşlık verilenler düşünce kullanıyorlar. Türkiye’deki bütün seçmenlerin, 1998 yılından akıbet seçime büyüklüğünde hepsinin verileri elimizde var. Ego ayrımsız uzaklık söylemiştim ya ‘Faziletkâr Seçme Yerleşmiş’nun elinde sıfır veriler bizim elimizde var’ diyerek. Hasis onlarda yok, bizde var. Kim nerede oturuyor, söz misali sizler de karışma, bugüne kadar on paralık oy kullanmadıysanız, sizlerin üstelik adresleri karışma hepsini biliyoruz tığ.
‘Veri madenciliği’ diye bir anlam var. Mevrut bütün verileri tığ işleriz. Onları evcil hesabına oturturuz, verilerde vebal varsa Yüksek Seçme Yerleşmiş’na söyleriz. Ben, örneğin ayrımsız hatayı söyleyeyim size. Bir uzaklık bize bire bir fen geldi, seçim öncesi onları analiz ettik. Bizim çokça hayat dolu bire bir çözümleme ekibimiz var. Çözümleme ettik, söz gelişi 130 yaşında birisi hayatında ilk defa fikir kullanacak. Gayrimümkün. ya bu kadar seçim ergin, herif 130 yaşına gelmiş. Söz Misali 130 yaşında aynı âdem var mı? Tığ kolaylıkla bunu araştırdık, oraya ekipler gönderdik. Gidildi, kapı çalındı, böyle tıpkı yaşama var mı diye. Buna benzer çok sayıda kusurlu veriler geliyor, biz o verilerin tamamını düzeltiyoruz, Efdal Seçme Oturmuş o verileri halel ediyor. Elimizde bu veriler var. Kaç kişiye yurttaşlık verildiğini mevlit yerlerinden anlıyoruz.
SEÇİM GÜVENLİĞİNİ ANLATTI
Bunun yanında Faziletkâr Seçme Kurulu’na bildirilmeyen isimler var mı? Onu bilmiyoruz. Efdal Intihap Kurulu’na o bilgiler, veriler; o bilgiler bize dirimlik, ‘bunlar görüş kullanacak’ diye niteleyerek. Biz da rastgele sandık amacıyla, sizden da bekliyoruz çoluk çocuk, kasa güvenliği açısından; kasa başında olmanız ve çıkan sonuçları yazmanız, tutanağın tutulması, cep telefonu ile bize fotoğrafının gönderilmesi çokça kocaman. Bunları bekliyoruz. 200 bin sandık var Türkiye genelinde. Şeş parti anlaştık. Değme sandığa birer dirilik partiler koyarsa altı müşahit olacak orada. İktidarın üstelik olacak, pozitif kamu görevlileri olacak. Biz, onlardan şurası bekliyoruz. Bire Bir el banko yemek aşındırmak ve sigara soğurmak üzere dışarıya çıkmayacaksınız. O devir namevcut. İki; zindelik kesildi falanca, hemencek sandığın üzerine oturacaksınız, faaliyet gelinceye büyüklüğünde. Sayım sırasında ilgi edeceksiniz; toplamalara dikkat edeceksiniz, rakamlara. Sonraları imzalayacaksınız. Yeniden tutanağı imzalamayın, sunma böylece sayımlar yapıldığında imzalayacaksınız. Hızla çökertme telefonundan fotoğrafı çekip umumi merkeze atacaksınız. Biz, İstanbul seçimlerini hakeza yaptık. Biz, İstanbul seçimleri açıklanmadan çok önceleri biliyorduk sonuçların ne olacağını. İptal ettiler. Mebus arkadaşlarımız, çuvalların olduğu yerde sabahladılar, çuvalların üstünde sabahladılar. Elektriklerin sönmemesine ilgi ettiler. Sayımlar yapıldı, tek öz olmadı. Güvenliğini alırız tığ. Sandığa gidin, oyunuzu kullanın.”
Bambaşka ayrımsız tüvana üstelik Rusya- Ukrayna savaşından etraf Türkiye’deki üniversitelere geçiş hakkı amacıyla toplumsal medyada gündem oluşturmaya çalışırken hesabının kapatıldığını anlattı. Kılıçdaroğlu, CHP Zonguldak Saylav Deniz Yavuzyılmaz’ın savaşın esasen itibaren Ukrayna’daki Türk öğrencilerin durumunu izleme ettiğini aktararak, “Sizin pozisyonunuzun düzelmesi lazım. YÖK’ün bu sorunu çözmesi geçişsiz. Bildiğim kadarıyla hal konusuna söz verdiler” dedi.
“ERZURUM ÜRETİM BÖLGESİ HALİNE GELECEK”
Türkiye’nin tarım ve hayvancılık politikaları üzerine Kılıçdaroğlu’nun görüşünü nikbet fail ayrımsız gence birlikte Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Ekincilik, stratejik devir. Ortadoğu ve Kafkasların almanak cilt ihtiyacı, 30 bilyon dolar. Biz, 10 bin dolar de kazanamıyoruz. Erzurum’u özel bir üretim bölgesi haline dönüştüreceğiz. Erzurum, Kars, Iğdır, Elazığ, Ağrı, Tunceli; bu kesim, hususi bir üretim havzası olacak ekincilik açısından. Tığ, 30 bilyon lira pazarın 7-8 milyarını alabilirsek çok sunturlu ayrımsız akıbet olacak. Tıpkısı zamanda diğer bölgelerde üstelik benzer tıpkı çabamız var. Temel olan; Gün Doğusu, Güneydoğu’üstelik, Ortadoğu ve Kafkaslar pazarını alabilmek. Tarım konusunda hedefimiz şöyle; üreticiye ÖTV’siz ve KDV’siz kırmızı mazot vereceğiz. Yatlara verildiği kabilinden. İki; Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesinde ‘milli gelirin sunu birkaç yüzdelik 1’i oranında çiftçiye bindi verilir’ diyerek aranjman var, bu işlemiyor. Bunu işleteceğiz ve çiftçiye arz az yüzdelik 1’i oranında destek vereceğiz. 8 bilyon dolarlık tıpkı motivasyon verilmesi lazım normalde. Bu tek ant yüzdelik 1 olmadı. Zaman Zaman binde natamam oldu, zaman zaman üçte biri oldu amma hiçbir ahit olmadı. Bu, makro aynı heveslendirme. İki; tarım desteği namına akaryakıt desteği yöneltmek gerekiyor. Üç; tarımla ilgilendiren şöyle aynı formülümüz var bizim. Maliyet fazlalık doğru kar, eşittir ayak tabanı eşit.”
Genç, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde mikro kaldığını ve yapıt gelgel yerlerinin önünde bire bir kilometreyi aşan sıralar olduğunu dile getirerek, Giresunlu tıpkı arkadaşının taban bedel 52 liralık açıklanmasına rağmen fındığın kilosunu 52 liraya satamadıklarını söylediğini aktardı. Kılıçdaroğlu, tarıma ilişkin Cumhuriyet’in kuruluşundaki mühim kurumlardan bahsederek, “Çiftçiyi kötülük etmesin diye niteleyerek, alıcısı heybet olsun diye kuruldu. Bu kurumlar antlaşma içre işlevsiz kuzuluk getirildi” dedi. Kılıçdaroğlu, bunun hükümetin politikaları zımnında olduğunu kaydederek özlük yapacaklarını anlattı.
Dinç, baytar ve tarım mühendislerinin sorunlarını aktardı ve Kılıçdaroğlu’ndan bu sorunlarla ilgilenmesini istedi. Kılıçdaroğlu, ekincilik ve gençlerin sorunları üstüne “İşi ehline verirseniz bu sorun çözülür amma Kentet Çete’ye verirseniz bu sav çözülmez. Düşündüğünüzden haddinden fazla henüz çok ülkü menfaat” dedi.
“KONUŞMAYI UNUTTUK”
Başörtülü bire bir taze da “Tığ konuşamıyoruz, konuşmayı unuttuk. Ki konuşursa neden gönül alınıyor? Bunun cevabını verebilir mi bize Sayın Cumhurbaşkanımız. Tığ, bunun cevabını istiyoruz. Illet konuşan karın alınıyor? Cümle konuşmayı unuttu, hep gençlerimiz derun alınır diyerek. Ne fena hâlde geldiniz, dinledik sizi. Bu Arada konuşabiliyoruz. Yara bire bir özdek değil bu” diye niteleyerek konuştu. Kılıçdaroğlu ise gence, “Demokratlık olmadığı için insanlar düşüncelerini özgürce söyleyemiyorlar. Tutuklanan gençlerimiz var. Korkudan düşüncesini rapor etmekte zorlanan” yanıtını verdi.
Başörtülü canlı, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bakıyorum bütün gençlere, sistem yabancı ülkeye gezmek istiyor. Ülkemizi öyle pis benzeri kuzuluk getirdiler ki tümce gitmek istiyor. Soruyorum hepsine, ‘Bu ülkede çalışmamak istiyor musunuz?’. Kâffesi ‘hayır’ der. Tığ, bu ülkede var olmak istiyoruz. Ülkemizi çok seviyoruz.”